Okyanus Koleji - Kolej, Özel Okul, Ana okulu, ilkokul, ortaokul, Lise | Eylül'den Eylül'e
Eylül'den Eylül'e
Eylül'den Eylül'e

Eylül, yaz mevsiminin bittiğini, hüzünlü günlerin yani sonbaharın geldiğini haber veren bir aydır. Eylül neden hüzünlü bir aydır? Yaz tatilimizi bitirdiği için olabilir mi? Hayır, eylül bir ay olarak işleyişi değil de doğaya yaşattıkları için hüzündür.


İnsanlar, doğanın içindedir. Bu yüzden doğanın her değişiminden etkilenirler. Mevsimin etkisi ile eylül ayında, yazın açan o güzel çiçekler solar, ağaçların yaprakları dökülür ve insan üşümeye başlar.Doğada yaşanan bu çöküşler insanın iç dünyasını da etkiler. Çiçeklerin solması sancılıdır. Ağaçların yapraklarını dökmesi ayrılıktır. Üşümek ise özlemdir. Doğadaki canlılığın yavaş yavaş kaybolduğu ay, hüznü, ayrılığı, hastalığı ve ölümü hatırlatır.


Bu kadar hüznü, özlemi içinde barındırmasına rağmen ayların en güzelidir eylül. Günleri saya saya yazın gelmesini bekleyen insanlar, koşa koşa eylüle koşarlar. Çünkü içlerindeki o ayrılığı bir tek eylül anlatabilir. Hatta yazarlarda eylülün gelmesini iple çekerler. Eylül biraz hüzün, biraz sancı, biraz ayrılık, biraz özlem, biraz hasret, biraz şiirdir. Eylülün getirdiği hüznün özlemiyle sayfalarca şiir yazarlar.Öyle ki yazarlarınayrılık ile ilgili eserlerini bu aya ithaf etmesine neden olmuştur.


Eylül'dü
Dalından kopan yaprakların
Sararan yanlarına yazdım adını
Sahte bir gülüşten ibarettin oysa.
Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu.

Eylül'dü.
Di‘li geçmiş bir zamandı yaşadığımız
Adımlarımızın kısalığı bundandı
Bundandı gözlerimin durgunluğu.
Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,
Ellerin kadar ıssız,
Sen kadar zamansız molalar veriyordum
Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz.

Eylül'dü.
İzlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,
Şimdi yoktu bir anlamı suskunluğun.
Çırılçıplak kalakaldım sessizliğin orta yerinde.
Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman
En çok sesini aradım.
Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hala.
Gözlerini sildi zaman..

Dedim ya…
Eylül'dü.
Savruluşu bundandı kimsesizliğimin.
Cemal SÜREYA

 

Edebiyatımıza ve şairlerimize ilham olmuş ayların en güzeli eylül.Aslında sadece şiir değil yaşananları mevsimlerle de örtüştürmek istemişlerdir. İşte tam bu noktada akıllara, isminden de rahatça hatırlayacağımız eser; “Eylül” gelir.
Eylül’ü “psikolojik romanın ilk olgun örneği” olarak niteleyen Nihayet Arslan’a göre Eylül, aynı zamanda en çok tabiata ve tabiat manzaralarına yer veren bir romandır. Suat ve Necip’in aralarındaki aşkı platonik düzlemde tutmaya çalışmaları sebebiyle tabiat ve Batı müziği aşklarının dili olarak işlev kazanmıştır. Mehmet Rauf’taki nesnel, iyi gözlemlenmiş ve anlatım dilini, üslubunu bulmuş tabiat tasvirleri, Türk romanının önemli bir aşamasını ifade eder. Mehmet Rauf, Eylül’den başka da roman ve hikâye yazmış, dergi çıkarmış olmasına rağmen şöhretini Eylül romanıyla kazanmıştır. Mehmet Rauf, Eylül’de dar mekânda, bir mevsimde gelişen yasak bir aşkın, cinselliğe dönüşmeden yaşanması ve bedelinin de ölümle ödenmesini hikâye eder.


"Eylül! ... Henüz renk ve rayiha bitmemiş, fakat baharın mebzuliyet-i elvarı o kadar gayr-ı mahsus bir surette, o kadar tekrar avdet etmemek hirmanı ile, avdet eder gibi görünse bile hemen yine solup kararan hırçın, boş arzularla o kadar acı acı çekilmiş ki bir gün işte ruh-ı tabiat birden uyanıp görüyor; yapraklarının nasıl sararmış, birçoklarının düşüp çamurlar içinde çürümüş olduğunu görüyor; ve şimdi hava ne kadar güzel olsa, öbür iki günün verdiği acılıkla bu güzel havaların ne kadar fani, bu renk ve rayihanın ne vefasız, ne artık ele geçmez, elde iken kıymeti bilinmemiş, öylece istihlak edilmiş bir hazine olduğunu acı acı görüyor. İşte artık ne bir çiçek, ne bir rayiha kalmış ... Artık onlara tahammül bile kalmamış, hepsi çürümüş. Evvelden yağmur yağsa bile lakayt kalırlardı, daha taravet, daha hayat gelirdi, şimdi... Şimdi işte yağmur, işte kış hepsini çürütüyor; her şey çürüyor, her şey ... " (Mehmet Rauf – Eylül s. 183)


Romandaki olaylar nisandan ekime düz bir zaman çizgisinde gelişir. Nisan ve mayıs ayı içinde de pek çok tabiat ve çevre tasviri ile zaman hissettirilir. Necip, Suat’ın da kendisini sevdiğini fark ettiğinde eylül yağmurları yağmaktadır. Suat ile Necip’in aşkı yaz aylarında başlayıp alevlenirken, eylül ayında gerçekten o aşk aleviyle yanarak kül olur.Romana ismini veren “Eylül” yaz mevsiminin ve bu mevsimde başlayan imkȃnsız bir aşkın bitişini simgelemektedir. Eylül hüznün de ifadesidir. Romanın sonunda eylül ayı ile tabiatın görüntüsü üzerine yapılan tasvirlerde de bu hüzne rastlanır.


"Eylül!...Öyle bir ay ki, her güzel günü için ona minnettar olmak gerekliydi. Eylül esef ve özlem ayıdır, içine birkaç günlük kış hücumundan acı düştüğü için, insan o güzel havaların, devamlı yazın artık geçtiğini anlayıp esef eder ve özlem çeker." (Mehmet Rauf – Eylül S:191)


Tuba KOÇAL
Türk Dili Ve Edebiyatı Öğretmeni


  • Paylaş

Lise 1502 0 30 Eylül 2019, Pazartesi

E-Bülten Üyeliği
Yorumunuzu Yazınız
Yorumlar

Şu an herhangi bir yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misiniz?

FORMU DOLDURUN
KAYIT VE ÜCRET İÇİN
SİZE HEMEN DÖNELİM

Arama

Kişisel Verilerin Korunması Politikası - Çerez Politikası - Çerez Ayarları